mutfak çatalı

- Ne bakıyorsun çatala be!
- ne çatalı?
- mutfak çatalı değil heralde.

bursa istanbul arası otobüs yolculuğu; 13-15 yaş arası çocuk topluluğu arasında bir kız ve bir erkek arasında geçen diyalog..

-mustafa seni hala unutamadım ben biliyo musun?
-unutamassın tabiiy çünkü *ruspusuun.
-ayy çok gıçıksın, hahohahiho...

beyoğlu, pera değil, taksim.

gölcük şehirlerarası otubüs terminali.

eleman (bağırıyor): 18:10 harem arabası.
müşteri: 18:25 olmasın?
e: 18:10 harem arabası, 18:25'ler binmesin sakın, sanki arapça konuşuyoruz.

"kurbanı yatırıp, gırtlağına dayadığın bıçağı cart! diye çekince yaşanan o huzur duygusu... yok öyle bir duygu..."

bir ex-kasabın söylediği

-kızım çantamı kaybettim, bana biraz para verir misin?
-teyze...ben...şey...
-kızım kendimi de kaybettim, biraz benliğinden verir misin?

dedi ve gitti...

birinci gayet süslü püslü hanım kızımız:
-ayyy, şurası neydi yaa? çok önemli bir yerdi...
ikinci gayet süslü püslü hanım kızımız:
-tısss...

goldaş pırlanta yüzüklü parmak, akm'yi (istanbul içi her ihtimal'a karşı: atatürk kültür merkezi)işaret ederken döküldü kelimeler. daha onyedi civarı imişler, çakkıdı çakkıdı'ya henüz geçişteler.

"şu kadın da tanıdık geliyor..."
"öncelikle, o bir erkek! ahaha!"

olaylar kahramanımızın (hole davulcusu patty) gerçekten de kadın olmasıyla duruluyor, kendinden açılan kapak...

hido: bu geyik heykellerinin bi anlamı var mı?
eloy: hani izmit halkı çok geyik ya, onu vurgulamak için.
hido: harbi geyiksin.

izmit, sahil yolu kavşağı

"bir fön tüm hayatınızı değiştirebilir."

elde bir an'lık bir kadıköy kuaförü sloganı

"ben 3 bira içince işten bahsetmeye başlıyorum."

kadıköy hakkaten böyle bi yer

"ecevit ölme."

bir ilkokul iç duvarındaki yazı

"altından tren geçen bir köprünün üstünden geçiyorum"
nahnu bey - geçen geceyi geçen tren geçerken.

- da vinci’yi şeyetmek istiyorum.
- ay ben kısa yoldan filmini izleyeceğim.
- ben tüm kitaplarını okudum onun.
- tek kitap değil mi o?
- ee, yok ismi farklı da, böyle gidiyor, bir kaç roman, farklı isimlerle.
- herşey pi sayısından yapılmış diyor kitapta di mi? ilginç.
- yok. kase var bir tane, kutsal kadeh, içinde bilmeceler falan, onu arıyorsun.
- insan da pi sayısından yapılmış.
- pi sayısını kim yapmış? adı pi’ymiş?
- ben de işletme okurken üniversitede sormuşlardı, muhasebeyi kim bulmuş diye? cevaplayamamıştım.
- bülent ersoy’un en çok nesini seviyorum biliyor musunuz? “ablan kurban olsun sana” diyor ya, bitiyorum.

vaka’nın nutku kestiği, dimağları sıkıştırdığı an, kelimelerin yetersiz geldiği bir durum, gittikçe ısınıyordu hava, istanbul’da bir yerlerde...

“göztepe’nin amblemi tepegöz olmalıymış aslında.”

bir supergirl, gökyüzünde

hangover kişisi: "çizburgerlerden birine bol hardal koyun"
tek büfe ustası: "sen ağladın mı?"
hk: "evet adanalıyım"
tbu: "ağlatacam seni gör bak"
hk: "adanalıyız, acıdan korkmayız, ehehe"

kadıköy, tek büfe

"ergenliğe girdiğimden beri ben böyle güneş görmedim!"

taksim'den fırlama bir adolesan

"ben bi' yukarıya çıkayım, siz bekletin uçağı."

15 dakika sonra kalkacak ank-ist uçağında gazetesini okumak isteyen bir yolcu. bekletmeden yetişti de, halk arasında "speedy gonzales" imiş lakabı.

"...sadece okumayı değil okuduğumuzu anlamayı da öğreniyoruz..."

türkiye eğitim gönüllüleri vakfı reklamından bir çocuk

"severim ben böyle felsefik filmleri."

outler center, v for vendetta arası

"ama ben kıraç sevmem ki..."

bağlarbaşı mezarlığının oralarda bir duvar yazısı

"sabriyle mi evlensem tamerle mi?"

üsküdar civarı

"pink floyd geliyormuş..."

bahariye'de bir boyalı sarışın roger waters konseri için yorumda bulunuyor. iksv sebep oldu tüm bunlara. istanbul'un laleleri gerçekten cihana bedel.

"günaydın aşkım."

-fenerbahçe şükrü saraçoğlu stadyumu çevresinde sarı zemine lacivert bir duvar yazısı

.
.
.
-ne kadar tuttu?
*sigara, kahve...10 lira efendim
-bozuk yok kusura bakmayın
*aman efendim, ne demek, buuuyruuun...
-teşekkürler, iyi günler
*ayağınızı öpiiim
-???????
*pardon, ayağınıza sağlık demek istedim!
-??????? peki, iyi günler
*size de efeeendiiim

el değiştiren mahalle bakkalının müşteri velinimetimizdir servisi gururla sunar

-iyi günler, camel lights var mı acaba?
*yok efendim, kalmadı, rahmetli oldu kendisi.
-? ruhu huzur bulsun öyleyse...
*bulur efendim, bulur, huzur da bulur..???..ne diyeceğimi şaşırdım, neyse, sigara böyle öldürüyor işte!
-peki, iyi günler size.
*size de efendim, bize de!

beşiktaş, üsküdar iskelesi otobüs durakları, mini büfe

"tuna kiremitçioğlu kumdan kaleler'den sonra müziği bıraktı, soğuttu kendinden."
"kiremitçi... kiremitçioğlu değil..."
"neden? onun da bir babası yok mu?"

khalkedon kitabevi önü

"eskiden güzel kızların yanında çirkin erkekler, güzel erkeklerin yanında da çirkin kızlar olurdu. şimdi güzel erkeklerin yanında hep güzel kızlar var."
Kıbrıs Şehitlerinde iki kız yolda laflayarak yürürken

"enginar mevsiminiz kutlu olsun, komşu!"

çiftehavuzlar ışıklarda iki istanbul hanımefendisi'nin sohbetinden...

-ne dedi?
*anlamadım ki!
-ne dedi?
*yakalayamadım ki!
-ne dedi?
*anlamadım ki!
-ne dedi?
*yakalayamadım ki!
.
.
.


karagöz ve hacivat neden öldürüldü? filmini seyrederken...tamam ses kalitesi çok kötü ama bkz: içimdeki cinnet aşkı bambaşka.

"kayışdağı sokakları, kafasına göre insanları"

ataşehir'de bir taksi şöförü, kavşaktan dönerken... ya da dünya, onun etrafında dönerken...

"sigaram bitmiş."

- bağlarbaşı'nda bir köprüaltı yazısı

“bir şeyin hikayesi diyor... onun hikayesi... ama onun ne? onu anlayamadım.”

haggard, sahnede, ismi herr mannelig olan, bir troll aşkını anlatan şarkıyı sunarken, herr ile ingilizce her karıştıran metal gençliği. bir yandan aralıksız olarak telefonla fotoğraf çekip, kayıt yapmakta ve kaç megabyte yer kaldığını anlatmaktadır. – teknoloji bozdu bu insanları-

“ee küçümsemek gibi olmasın da, eğitim düzeyi düşük o arkadaşların. çoğaltacaksın dendiğinde anlamıyorlar. fotokopi yap deyince oluyor. fotokopile gitsin diyorum ben de, en güzeli.”

taksim’de iki üniversite hocası, dilin kullanımı hakkında konuşuyorlar. çoğaltacaksın bu insanları.

"kultur shock son albümü var mı?"
"anathema'nın kultur shock'u mu?"
"hacı sen tam şoktasın galiba?"

yine migros'taki süperman.

"emir kusturica yönetmen salih abi, biliyorsun..."
"yok! boşnak o!!!"

kadıköy'de migros pasajındaki cd satıcısı, ısrarla balkanlarda toprağı olduğunu ve makedonyada tazminat davası açacağını söyleyen salih abi'ye balkan albümleri kaktırmaya çalışırken, aynı kişi önce 5 ytl dediği dvd'nin, para üstünü verirken 7 ytl olduğunu söyleyip tek ayak üstünde zıplamıştır, burayı milyonlar okuyor olum, bittin sen!

fonda emir kusturica and the no smoking orchestra çalıyordu ve dışarıda nefis bir yağmur vardı.

"viva la marijuana!"

moda, cem sokak'ta duvar yazısı

"...cennet nedir? en iyi yerdir! cennette yatarsın, şuraya yazıyorum bak! cennette ya-tar-sın!..."

?

beyoğlu, cafe kafka'da, haham kılıklı bir adet çenesi düşük, 3 adet "bi' sus be!" deme engelli hatuna vaaz verirken.

"fortis de ne be? banka dediğin bu topraklarda, türk adı taşıyacak, bi' osmanlı bankası vardı mesela, garanti gibi, onun gibi."

taksim-bostancı cinneti

"... ya işte böyle yaptı karı!"
"karı denmez ayı, hiç mi ayhan ışık filmi izlemedin?"

kadıköy, başka neresi olabilir ki?

mekan: bir internetcafe, Antalya

1: pardon tuvalet var mı?
0: var ama küçükler için! (bu arada sol yumtuk sıkılıp işaret ve baş parmaklar açık bırakılmıştır. ikisi beraber C harfi gibi görünmektedir.(ne uzatıyorsun kardeşim küçük işareti işte o!)(peki))
1: ?!?

"alo? evet hocam buyur..."
"yok hocam arkadaşım gelmişti onun için kaçırdım idmanı..."
"hocam ne transferi, ben takımımdan memnunum, 2 yıllık daha kontratım var..."
"hocam bir antreman kaçırdık diye olmaz ki ama..."
"hocam lütfen hocam. başkanla konuşurum ben hocam..."
"yıldırım başkanla hallederim ben hocam, ilkonbirdeyim hocam ben... ühü"

"olm bırak şu beşiktaşı galatasaraya geç, onlarda altyapı daha iyi, rıza hoca desteklemiyor mu seni?"

"okulu da bıraktık futbolcu olacağız diye, rıza hocayla da takıştık geçen gün antremanda zaten, paso azarlıyor anasını satayım, ne oluyor lan dedim amuğa koyiim."

taksim'de türk zidane transfer görüşmeleri yaparken.

"iyi geceler kardeş."

- yıldız tilbe, bostancı'da bir apartman girişinde...

N:İstanbul spor hala satılık mı?
Z: Bilmem.. belki.
Ç: Aramızda para toplayıp alsak mı ha?
N: Malzemecisine paramız yetmez olm.
Z: Tüm takımı alıyomuşuz, malzemecisine paramız yetmiyormuş..

N, Ç: ?!?!

MKP/Bir ofis diyalogu.

"memeli erkeklerden hoşlanırım ben..."

kadife sokak, zincir'de bir gotik hatun...

eloy beni yalnız bırakma!

göksel, constantine oynarken, izmit

"seni seviyorum."
"seni seviyorum."

- izmit tren garı. kız oğlanı, oğlan kızı severken.

"canan sinemanın sokağı var ya, karakale sokak, ay neydi burası?"

"kadife sokak"

"karanfil sokak canan..."

"kadife sokak karanfil değil, burası ankara mı lan?"

- 6 45 dükkanda kızlar ve bir montana üyesi arasında...

"dün akşam atv'de kızıl nehirler vardı, izledin mi?"
"allah belanı vermesin."

"geçerken'de adminsin. canın sıkıldıkça takıl falan ne bileyim."

"geçerken uğrarım. "

"abi bi nane'yi söylesen ya."

"işine bak."

- kadıköy pendik minibüs şöförü ve ajdar arasında...

"erenköy kız lisesi nerede acaba?"

- ethemefendi'de pop star ajdar pagan'a soruyor...

"bu zibidi mi bülent ortaçgil!?"

- göztepe et lokantası'nda mavi eşofmanıyla arka masada yemek yiyen bülent ortaçgil için...

"ne güzel bir dükkan ismi: çetin döviz."

"niye ki?"

"çetin ceviz gibi..."

"o zaman döviz kabuğu da diyebiliriz değil mi?"

"gloria jeans açılmış buraya da..."

"peki ya mavi jeans nerede?"

"ıyy..."

- taksim meydanına yürürken orch-pagan-orch-pagan-orch-pagan-orch şeklinde...

"tanrı insanları yarattı, peki ama insanları yaratmasaydı, ona kim inanacaktı?"

- kadife sokak'ta kahve bahane'de iki kişi tanrı ve sigaralar hakkında konuşurlarken.

"kaçar o. nicholas topuk diyoruz biz ona arkadaşlarla. hep kaçar."

- taksim metrosunda nicholas cage film afişi hakkında.

"hem jazz hem heavy metal yapıyorlar."

- beyoğlu kraft tuvaletinde, fonda çalan system of a down için...

geçerken nedir ne değildir?

geçerken, fikrin şuradan araklanmasıyla hayata geçirilmesi düşünülen, yolda yürürken, gelip geçerken, metroda beklerken, otobüste kesişirken, sağdan soldan kulağımıza çarpan cümle kırıntılarıdır, hayatın gidişatına omuz atmadır, halimiz, durumumuzdur, sokakların duyma ve yazıyla anlık fotoğrafını çekmektir. evet, budur.

afiyet olsun.